DERYA KAHRAMAN İLE İNSAN KALABİLME HİKAYEMİZE KATKI SUNUYORUZ
Manevi Danışmanlık ve Rehberlik
Seminerler
CAN KULAĞIYLA GÖNÜL AKLINI BULUR -1 (4 SEMİNER)
CAN KULAĞIYLA GÖNÜL AKLINI BULUR -2 (4 SEMİNER)
CAN KULAĞIYLA GÖNÜL AKLINI BULUR -3 (3 SEMİNER)
Ana başlığımızın anlamına uygun olarak her hafta farklı alt başlıklarla sunduğumuz eğitimlerimiz, ahlaki manevi ve psikoloji içerikli eğitimlerdir. Şu kadarını rahatlıkla söyleyebiliriz ki; varoluşumuzdan çocukluğumuza, çocukluğumuzdan gençliğimize, gençliğimizden yetişkinliğimize, aile hayatımızdan birey ve toplum hayatımıza, çevremiz kültürümüz dinimiz kulluğumuz insanlığımıza kadar, bunların hiç birinin ahlak, maneviyat ve psikolojiden bağımsız olmadığının farkında olmalıyız. Bu hassasiyet içinde, önce kendimizle sonra da çevremizdeki tüm varlıklarla olan ilişkimizi iyileştirmeye yönelik içeriklerle dolu olan seminer başlıklarımızı inceleyebilirsiniz.
1- BULAŞICI AHLAK VE BAĞIŞIKLIKLARIMIZ
Hayatımızı, başıyla sonuyla doğru okuyabildiğimizde ve şu anda içinde bulunduğumuz yaşam aralığının sadece bir süreçten ibaret olduğunu fark ettiğimizde bir amaç edinmemiz gerektiğini anlıyoruz. Amacımız; İnsanlık mayamıza kodlanmış olan derinlerdeki erdemleri farketmek, aktif hale getirmek, eksikliklerimizi tamamlayarak çevremize de bu farkındalık aşısını sunarak kötü ahlaka karşı bağışıklık geliştirmeyi iyi ahlakı bulaştırmak olmalıdır.
3- AĞRIYINCA ÇİÇEK AÇAR
Dertler, bize gönderilmiş birer hediyedir. Dertlerle baş etmeyi öğrendikçe içgüdümüzün kaçtığı bir çok şeyin kapısını aralamış oluruz. İlkel yönümüz kaçtığı için dertler bizde ıstırap oluşturuyor. Dertlerden korkmamak, onlarla gönderilen mesajları almak ve keşif yolculuğuna devam etmek gerekir. Ruhumuzun yücelmek için ihtiyacı olan hakikate ermektir bu…
2- ELİNDEN GELENİ AKLINA KOY
Kendimizi bir esere dönüştürmeliyiz. Bunun için ise elimizde olmayanlara değil yapabileceklerimize
odaklanmalıyız. Elimizde olanları aklımıza koyduktan sonra düşüncelerimiz ve gayretimiz neticesinde bizi itekleyen muazzam bir manevi gücün desteğini hissederiz. Elimizdekilerin amele dönüşmesi ''an'' meselesi olur.
4- AKIL YOLDADIR NE YAŞTA NE BAŞTA
Hayatımızı masaya yatırdığımızda keşkelerimiz çok olabilir sıkıntı yok. Biz o keşkelerden de ders çıkartarak onları geri dönüşüm kutusuna göndermeyi bilirsek, onlar fiyonklu kutularda “iyi ki” olarak dönerler ve başımızın tacı olurlar, hiç şüphemiz olmasın. İmtihanlar çeşit çeşit, aşama aşama… Anne karnındaki bebekten bitkilere kadar her şey yolda tamamlanıyor, yolda tanıyor kendisini ve yolda varıyor kendiliğine... Yolu amacına uygun adımlayanlar için yol boyunca ve yolun sonundaki kapının ardında bitmek tükenmek bilmeyen vaatler var.
1- NİYET ETTİM KENDİMİ BULMAYA
Bize hayatımızı lütfetmiş olan irade ile gereken ilişkiyi kurmamız, onun yüklediği sorumluluklara sahip çıkıp gereğini yapmak üzere yola koyulmamız bizim için “niyet” dediğimiz şeyin ön hazırlığını temsil ediyor. Niyetimiz öncelikle kendimizi bulmak olmalı. Zira kendini bulmayan, kimseyi bulamıyor. Önce kendine verilen değerin idrakinde olarak kendine bakmak, onu beslemek gerekir ki kendini bulabilsin insan. Kendini bulan insanın katılığı gider, esnekleşir, huzur bulur ve huzur verir. Ancak kendini bulan insanlar dış dünyaya dokunabilir, anlar ve anlaşılır olurlar.
3- YENİ MANZARA ARAMA
YENİ BAKIŞ OLUŞTUR
Karşılaştığı durumu anlama ve anlamlandırma çabası bireyin bu durumu kabullenmesine yardımcı olacaktır. Böylelikle olaylar karşısında ne yapması gerektiğini belirleme, çözüm yolları oluşturma ve hayatını sürdürme davranışlarını gösterecektir.
“Yaşadığım şeyin anlamı ne?” sorusunun amacı yaşanılan şeyle ilgili bilinmezliğin yol açtığı belirsizlikten kurtulmak ve olayı çözümleyip muhtemel gelişmeleri tahmin ederek hayatı tekrar denetim altına almaktır. Anlamsızlığa, belirsizliğe, psikolojik yoğun sise düşüncelerimize “tepki verme şeklimiz” neden oluyor. Olumsuz düşüncelerimizi sıkıca kavrayıp bırakmadığımız için hayatımızı çekilmez hale getiriyoruz.
2- SAHİP OLMAK MI OLMAK MI
Tüketim kültürü, bireyi olmaktan alıkoymanın yanı sıra, bir şeylere sahip olmaya yönelik bir yaşam tarzını dayatmaktadır. Bu durumda bireyin insani yönünün gitgide kısırlaştığını, düşünsel ve duygusal bir hadım olma ile karşı karşıya kaldığını görüyoruz.
Bu durumun doğurduğu tatminsizlikle ''Modern İnsan'' tanımı yerine ''Bunalımdaki İnsan'' tanımı ile yüz yüze kalıyoruz. Oysa esas olanın bir şeye sahip olmak değil, ‘’olmak’’ olduğunu idrak etmeliyiz. Duygu ve düşünce olgunluğu ile bireysel ve toplumsal buhranlara çözüm bulmanın ‘’olmak’’ ile mümkün olacağını anlamak zorundayız.
4- DÜNYA SAHNESİNDESİN
YAKINDA İZLEYECEKSİN
Bize aktarılan yığınlarca olumsuz senaryoyu aşma özgürlüğü ve gücü kabiliyet olarak bize lütfedilmiştir. Genlerimizi ailemizi toprağımızı coğrafyamızı ve onların bize sunduğu olumsuz ne kadar senaryo varsa hepsini proaktif bir iradeyle olumlu ve faydalı senaryolara çevirebiliriz. Böylelikle çocuklarımıza sapasağlam kökler ve uçsuz bucaksız kanatlar sunabilir, onların hayat filmlerine bize yakışır bir başrol ile katkı sağlayabiliriz. Hayatta başarılı olmuş çevresiyle uyum içinde olurken kendi hayatının başrol sorumluluğunu en mükemmel şekilde yerine getirmiş insanların alışkanlıklarını öğrenerek dünya sahnesindeki rolümüzü sağaltmalıyız.
1- BENİ TANIYINCA SEVERSİN
Ruhumuzda var edilen müthiş bir donanımla dünyaya geliyoruz. İçine doğduğumuz dünya, çevre, ailenin etkisiyle duygumuz düşüncemiz gelişiyor, davranışlar ortaya koymaya başlıyoruz. Hikayemizin seyrini hikayemizi birlikte yaşamaya başladığımız etkenler belirliyor. Bu etkenler eğer ruhumuzda var olan bize doğuştan ikram edilmiş ilahi donanıma uygun bir işleyişte ise kendimizi tanımamız oldukça kolaylaşıyor. Ruhumuzdaki donanıma muhalif bir yapıda ise kendimizi tanıyabilme çağına geldiğimizde oldukça zorlanıyoruz. İşte içimizdeki cevheri ortaya çıkartmamız beklenen imtihan dediğimiz şey tam da burada başlıyor.
(Piri mahlaslı) şairin dediği gibi; ‘’Kendimi kendim yitirdim kendim arar kendini, kendine kendin gerekse kendinde bul kendini.’’
3- SENİN VİTAMİNİN KABUĞUNDA
DEĞİL KANKA!
Bedenin içindeki ruh, hapis edilen kuşa benziyor. Beden yaratılır ve ruh ona üflenir, böylece ruh maddi varlıkta hapsolur ve bedenin özelliklerini almaya başlar. Ruh bedene girdiğinde nefis şekillenmeye başlar. Nefsin kökü, hem beden, hem de ruhta olduğu için nefis, hem maddi hem de manevî eğilimlere sahiptir. Başlangıçta nefiste maddiyat hâkimdir. Çünkü nefis, bu makamda dünyevi zevk ve ödüllere düşkündür. Maddi olan şeyi doğal olarak maddi dünya cezbeder. Ancak nefis dönüştükçe Allah’a daha çok yaklaşır, dünyaya bağlılığı azalır, ruh ile bütünleşir. O halde rahatlıkla şunu söyleyebiliriz ki, nefis bizim içimizde bizim tarafımızdan işlenmeyi bekleyen bir maden… Onu altın değerine getirmek de taş gibi değersiz bırakmak da bizim elimizde. Bir potansiyel var ve eğitmek bize düşüyor.
2- KALBİNİN YERİNİ HATIRLA
Vücuttaki tüm organlar mutmain olmak ister. Tüm organlar kalbe bağlıdır. Kalp mutmain olmazsa diğerleri de mutmain olmaz ve doyuma ulaşmaz.
Kalbin her biri ayrı anlam ve fonksiyona sahip olan 4 makamı vardır. Bu iç güçlerin öneminin idrak edilmesi, bilgiyi algılamanın, yaşamı anlamlandırmanın, olgunlaşmanın, Allah’a yakınlaşmanın hakikatine vasıl olmada etkin roldedir.
Sadr, Kalp, Fuad, Lüb adı verilen bölümlerle bir silsile belirlenerek en dış katmandan içe doğru yönelmeyle yaşamın anlamlı ve işlevsel hale dönüştürülebileceğine inanılır.
Kalp, insanın içinin ve derinlerinin bütün derecelerini kendinde toplayan genel anlamlı bir addır.
Göğüs kafesimizin sol tarafında muhteşem yaratılıştaki et parçası.
Tüm organlarımızın hayatiyeti kendine bağlı olan kalbimiz...
Get a Quote
This is a Paragraph. Click on "Edit Text" or double click on the text box to start editing the content.